İlah kelimesi, ibadet edilen, mabud
anlamına gelmektedir. Eğer ilah kelimesi, -bazılarının anladığı gibi- “Rab,”veya
“yoktan var etmeye gücü yeten” yada “hiçbir şeye muhtaç olmayan, ama
herkesin O’na muhtaç olduğu” anlamlarına geliyor olsaydı, Nebi aleyhisselam müşrikleri “Lailaheillallah”
sözüne çağırdığında buna karşı gelmez, “Biz zaten bütün bunları Allah’tan başka
yapan olmadığına inanıyoruz.” derlerdi.
Ama onlar Arap oldukları için “ilah” kelimesinin, “ibadet edilen, mabud”
anlamına geldiğini, bu sözü kabul etmekle Allah’ın dışında dua edip, medet
isteyip, adak adayıp kurban kestikleri aracılarını bir kenara bırakarak, bütün
bu ibadetleri sadece Allah’a yapmaları gerektiğini iyi biliyor, bu yüzden de
onu söylemekten imtina ediyorlardı.
Bu söze davet edildiklerinde;
“Bütün ilahları bir ilaha mı
indirgiyor? Doğrusu bu şaşılacak bir şey!”(42) diyorlardı.
Allah’ın dışında birçok ilahın varlığını, bizzat Allah’ın haber
vermesiyle de biliyor olduğumuz için “Lailaheillallah”ın manasını “Allah’tan başka
mevcud ilah yoktur” şeklinde de anlayamayız.
Zira Allah’ın dışında ilahlar çokça vardır. Ancak yaratma ve rızıklandırmadan,
yani Rablikten bir payları olmadığı gibi, ibadetten de bir payları yoktur. İlahlıkları
haksız ve bâtıldır.
Öyleyse “Lailaheillallah”ın mutlak olarak doğru anlamı şudur:
Allah’tan başka ibadet edilmeye layık hak ilah, mabud yoktur. Her bir
çeşidiyle ibadet edilmeye bir tek O layıktır. Mülkünde -ittifakla- ortağı
olmadığı gibi, ibadetinde de hiçbir şey ve hiç kimse O’na ortak edilemez.
Rabbimizin şu iki buyruğu bu doğru anlamı açıkça
ortaya koymaktadır.
“Hani İbrahim, babasına ve kavmine, ‘Beni yaratan hariç, ben sizin taptıklarınızdan
beriyim. Beni doğruya ulaştıracak olan O’dur.’ demiş ve bunu belki dönerler
diye kendisinden sonrakilere baki bir söz olarak bırakmıştı.”(43)
İbrahim aleyhisselam’ın bıraktığı baki söz Lailaheillallah sözüdür.
O, bu sözün içeriğini “Beni yaratan hariç, ben sizin ibadet ettiklerinizden
beriyim.” cümlesiyle ifade etmektedir. “Ben sizin taptıklarınızdan beriyim.”
ifadesi “Lailahe/hiçbir ilah yoktur” sözcüğünü, “beni yaratan hariç”
ifadesi ise “illallah/ancak Allah hariç” sözcüğünü birebir karşılamaktadır.
Açıkça anlaşılacağına göre, “Lailaheillallah” sözüyle inkâr edilen şey,
Allah’ın dışında ibadet edilen şeyler; kabul edilen de ibadetin sadece Allah’a
yapılmasının gerekliliğidir.
“Allah hariç” demek yerine “beni yaratan hariç” demesi, Allah’ın
yaratan olduğunu kabul ediyor olmalarını onlara karşı delil olarak getirip
onları ilzam etmek içindir.
Ayrıca “Beni yaratan hariç, sizin taptıklarınızdan beriyim.” sözüyle
onların taptıklarından birinin de Allah olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Yani “Lailaheillallah” sözünü söylemek, Allah’ın dışında ibadet edilen
her şeyden beri ve uzak olmayı ifade etmek demektir.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“De ki: Ey kitab ehli! Sizinle bizim aramızda eşit olacak bir kelimeye
gelin. Allah’tan başka hiçbir şeye ibadet etmeyelim. Allah’ın dışında birbirimizi
rabler edinmeyelim.”(44)
Nebi aleyhisselam’ın onları davet ettiği kelime, Lailaheillallah
kelimesidir. Bir sonraki “Allah’tan başka hiçbir şeye ibadet etmeyelim.”
ifadesi, “Lailaheillallah”ın tam karşılığıdır. “Hiçbir şeye ibadet etmeyelim.”
ifadesi Lailahe/hiçbir ilah yoktur sözcüğünü, “Allah’tan başka” ifadesi
ise illallah/ancak Allah hariç sözcüğünü tamı tamına karşılamaktadır.
Buradan da açıkça aynı mana anlaşılmaktadır. Yani “Lailaheillallah”
sözüyle Allah’tan başkasına ibadet edilmesi inkâr edilmekte, ibadetin yalnızca
Allah’a yapılmasının gerekliliği ilan edilmektedir.
Özetle; “Lailaheillallah” kelimesi; Allah’ın varlığını, birliğini,
yaratıcı olduğunu ve kainatın bütün işlerinin idarecisi olduğunu kabul etmeye
çağıran bir söz değildir. Çünkü hatırlanacağı üzere, -Mekke müşrikleri dahil-
bu, zaten herkesçe kabul edilmektedir.
“Lailaheillallah” kelimesinin vurgu yaptığı esas mesele, herkesçe kabul
edilen bu gerçekler üzerine, ibadetin yalnızca Allah’a yapılması, O’nun dışında
ibadet edilen her şeyin inkâr edilmesi meselesidir.
“Lailaheillallah” kelime-i tevhidini; doğru anlamını bilmeden, bunda
hiçbir şüphe duymadan,buna iman etmeden ve Allah’ın dışında ibadet edilen bütün
tağutları inkâr etmeden söyleyen bir kişiye, lafzını binlerce kere tekrarlasa bile -ilim ehlinin icmasıyla-
hiçbir faydası olmayacaktır.
Bu kelimeyi söyleyip Müslüman olduğunu iddia eden kimseye, “Bu sözle
neyi kasdediyor, neyi kabul edip neyi inkâr ediyorsun?” diye sorulunca, “yani
Allah vardır, birdir, alemlerin Rabbidir, her şeyin yaratıcısıdır, yoktan varedendir,
rızkı veren O’dur ve bütün kainat O’nun idare ve kontrolündedir. Bu hususlarda
hiçbir ortağı da yoktur.”cevabını veriyorsa, bu kişinin Allah inancı Ebu Cehil
gibi müşriklerin Allah inancının bir adım önünde değildir.
Eğer bu inanç onları müşrik olmaktan çıkarıp muvahhid bir Müslüman
yapmaya yetmediyse -ki yetmemiştir-, bir başkasını da Müslüman yapmaya yetmez.
Bir faide: (Allah’ı Rab olarak kabul etmek, sadece
O’na ibadet etmeyi gerekli kılar.)
Allah subhanehu ve teâlâ, Kur’an’da umumen, Rab olmasıyla ilgili
özelliklerini, bu konuda bir ve tek olduğunu zaten kabul edenlere bir hüccet
olarak zikretmekte, bunu kabul eden müşrikleri, bunun bir gereği olarak O’nu
ibadetinde de birlemeleri için ilzam etmektedir.
Yani bu, “Madem Allah’ın tek başına yaratan ve rızıklandıran olduğuna
iman ediyorsunuz, öyleyse bunun gereği, tek başına O’na ibadet etmenizdir.
Yaratma ve rızıklandırmada ortağı olmayana, ibadette de hiçbir şeyi ortak
etmemeniz gerekir.” demektir.
Bunun en açık örneklerinden biri Rabbimizin şu buyruğudur:
“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin.
Umulur ki böylelikle sakınmış olursunuz. O Rab ki, yeryüzünü sizin için bir döşek,
göğü üzerinize bir tavan yaptı. Gökten size su indirdi de onunla size rızık
olacak ürünler çıkardı. Artık hâlâ bile bile Allah’a eşler koşmayın”(45)
Yani, “Sadece Allah’a ibadet edin,
zira -sizin de kabul ettiğiniz gibi- sizi ve sizden öncekileri O yaratmıştır.
Kainatı yaratan da O’dur, sizi rızıklandıran da. Bütün bunları yapanın Allah
olduğunu bildiğiniz halde, bunları yapmada O’na ortak olmayan kimseleri,
ibadette de Allah’a ortak etmeyin.”
Diğer ilahların bâtıllığını da -müşrikler tarafından da kabul edilen-
yaratmaya güç yetirememeleri, hiçbir şey yaratmamış olmaları ve bilakis
kendilerinin yaratılmış olmalarıyla ispatlamaktadır.
“Yaratanla yaratmayan hiç bir olur mu?”(46)
“Hiçbir şey yaratmamış, bilakis
kendileri yaratılmış olan şeyleri mi ortak ediyorlar.”(47)
“Ey insanlar, size bir misal veriliyor, iyi dinleyin. Onların Allah’ın
dışında dua ettiği şeyler, bunun için bir araya toplansalar bile, asla bir
sineği dahi yaratamazlar.”(48)
Özetle, yaratmada O’na ortak olmayanlar, dua etmek, medet istemek, adak
adamak ve kurban kesmek gibi ibadetin hiçbir çeşidinde O’na ortak edilemezler.
Bu bahsi, akıl ve insaf sahipleri için yeterli olacak, Allah subhanehu
ve teâlâ’nın şirki kökünden kesip atan şu buyruklarıyla kapatalım:
“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, Ben de size icabet edeyim.”(49)
“Kullarım Beni soracak olursa Ben
yakınım. Dua ettiği zaman dua edene icabet ederim.”(50)
“Yoksa Allah’ın dışında şefaatçiler mi edindiler? De ki: Hiçbir şeye
malik olmadıkları ve akletmedikleri halde mi? De ki: Şefaat tümüyle Allah’ındır.”(51)
“Allah’ın dışında, kıyamet gününe
kadar kendisine icabet edemeyecek, onların dua ettiğinin farkında bile olmayan
kimselere yalvarandan daha sapık kim olabilir?”(52)
“De ki: Allah’ın dışında dua
ettiklerinize bir bakın bakalım! Allah bana bir zarar vermeyi dilese, bu zararı
onlar mı giderecek? Veya bana rahmet etmeyi istese, rahmetine onlar mı mani
olacak?”(53)
“Allah’ın dışında, sana fayda ve zarar veremeyecek şeylere dua etme!
Böyle yaparsan zalimlerden olursun. Allah sana bir zarar dokundurursa, bunu
O’ndan başkası kaldıramaz. Sana bir hayır dilerse, O’nun fazlını kimse geri
çeviremez.”(54)
“O’nun dışında yalvardıklarınız
bir hurma çekirdeğinin zarına bile malik değiller. Onlara yalvarsanız duanızı
işitmezler. Diyelim işittiler, size icabet edemezler. Kıyamet günü de şirkinizi
inkâr ederler.”(55)
“Dua ettiği zaman darda kalmışa
icabet edip onun sıkıntısını gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan
kimdir? Allah’la beraber başka bir ilah mı?”(56)
“De ki: Allah’ın dışında (ilah
olduğunu) zannettiğiniz kimselere yalvarın bakalım. Onlar ne göklerde, ne de
yerde zerre miktarı bir şeye sahiptirler. Göklerde ve yerde ne bir ortaklıkları,
ne de Allah’ın onlardan bir yardımcısı vardır. İzin verdikleri müstesna, O’nun
katında şefaat de fayda vermez.”(57)
Fayda vermek ancak şu dört hasletten birine sahip olanın yapabileceği
bir şeydir. Kendisine dua edilen kişi istenilen şeye malik olmalıdır. Malik değilse
sahibinin ortağı olmalıdır. Ortağı değilse yardımcı ve destekçisi olmalıdır.
Eğer yardımcı da değilse onun yanında aracı ve şefaatçi olmalıdır.
Allah subhanehu ve teâlâ bu dört meseleyi de yukarıdan aşağıya düzenli
olarak iptal etmektedir. Mülkü ve ortaklığı nefyetmekte, ardından da yardımcılığı
ve müşriğin istediği aracılığı iptal etmektedir. Müşriğin nasibi olmayan şefaati
isbat etmektedir ki, bu, izniyle olacak şefaattir.
Düşünen kimse için tevhidi tecrid edip şirkin köklerini dinden kazımaya
nur ve burhan olarak bu ayet yeter.(58)
İnsanların arzu ve teveccühlerini ölülere ve türbelere bağlamak için
ellerinden geleni yapanlar, inatla yüz çevirmeye devam etseler de -Allah’ın
kalplerini mühürledikleri müstesna- bu açık ayetler düşünen için hakikatianlamaya
yeterlidir.
“Kendisine Allah’ın ayetleri hatırlatılıp da sonra onlardan yüz
çevirenden daha zalim kim olabilir? Muhakkak Biz mücrimlerden intikam alıcılarız.”(59)
--------------------
(42) Sad, 5
(43) Zuhruf, 26, 27
(44) Al-i İmran, 26, 27
(45) Bakara, 21-22
(46) Nahl, 17
(47) Araf, 191
(48) Hac, 73
(49) Ğafir, 60
(50) Bakara, 186
(51) Zumer, 33, 34
(52) Ahkaf, 5
(53) Zumer, 38
(54) Yunus, 106, 107
(55) Fatır 13, 14
(56) Neml, 62
(57) Sebe, 22, 23
(58) İbn’u’l Kayyım, Medaricus-Salikin, 1/343
0 yorum:
Yorum Gönder
Click to see the code!
To insert emoticon you must added at least one space before the code.